Blog

Yazılar

Adsiz-tasarim-8.png
18/Ağu/2021

Fonksiyonel Tıp, klinisyeni organizmaya (sadece organlara değil), tüm sisteme (sadece semptomlara değil) daha bütüncül bir bakış açısı sağlamaya kılavuzlar. Fonksiyonel tıp aynı zamanda vücudun fizyolojik sistemlerinin nasıl birbirleriyle ilişkili olduğunu ve bu sistemlerin fonksiyonlarının nasıl hem çevre (diyet, yaşam stili, mikroplar, alerjenler, çevresel toksinler ve stres) hem de genetik etkenlerden etkilendiğini gösteren pratik bir klinik çerçeve sunar. Klinik uygulamada ise, sağladığı bakış açısıyla hastalıkların altta yatan sebeplerini araştırmaya yönlendirmesi ve fonksiyonu bozulmuş biyolojik sistemler arasında bozulmuş dengeyi yeniden sağlamaya yönelik tedavi modelleri geliştirmesiyle kronik hastalıkların önlenmesinde, tedavisinde ve hatta tam bir şifa sağlanmasında çok daha etkin bir model olarak kendini ortaya koyar.”
Fonksiyonel tıp modeline göre kronik hastalıkların öncesinde vücudun bir veya birden çok fizyolojik işletim sisteminde işlevsel bir zayıflama vardır. Bir başka deyişle fonksiyonel tıp kronik hastalıklara doğru evrimleşen süreci tespit edebilme ve bu işlevsel zayıflamaları tersine çevirebilme sanat ve bilimidir.


Adsiz-tasarim-7.png
18/Ağu/2021

Tiroid bezi, boynun alt yarısında, nefes borusunun önünde bulunan, kelebek şekilli bir iç salgı bezidir. Tiroid bezi metabolizma hızımızın ana kontrol öğesi olan tiroid hormonlarını üretir, depolar, salgılar. Sağlığımız ve esenliğimizde anahtar öneme sahiptir. Bu hormonlar tüm vücut dokularının ve organlarının doğru çalışması için şarttır.Tiroid hormonları, vücudumuzun enerji depolarını verimli şekilde kullanmasını sağlayarak vücut ısısını kontrol eder ve kaslarımızın düzgün çalışmasına da imkan verir. Kimler risk altında? Tiroid fonksiyon bozukluğu tüm dünyada, özellikle kadınlarda çok yaygındır. Neden kadınların erkeklere göre daha büyük risk altında olduğu tam olarak bilinmemektedir ancak kadınlarda tiroid sorunları yaşama ihtimalinin daha yüksek olmasının yanı sıra, bu tür sorunlar daha erken yaşta ortaya çıkar. Hipotiroidi(tiroid bezinin yetersiz çalışması) ve hipertiroidi (tiroid bezinin fazla çalışması) anlamına gelir. Tiroid hastalarının çoğu ötiroiddir (tiroid bezinin normal çalışması). Kadınların yaşamındaki belirli dönemler onları tiroid sorunlarına karşı daha duyarlı hale getirir. Bunlar yakın zamanda doğurmuş olmak ve menopoz sırasında ortaya çıkan hormonal değişikliklerdir. Cinsiyetinizden bağımsız olarak, aşağıdaki durumlarda sizde artmış tiroid fonksiyon bozukluğu riski söz konusudur:
• Ailenizde tiroid sorunları varsa (hipotiroidi ve hipertiroidi, tiroid kanserleri)
• Tip 1 diyabet gibi bir otoimmün hastalığınız varsa (hipotiroidi ve hipertiroidi)
• 60 yaş üstündeyseniz (hipotiroidi ve hipertiroidi)
• Kişisel öykünüzde tiroid hastalığı varsa veya tiroid ameliyatı geçirdiyseniz
• Down veya Turner sendromunuz varsa (hipotiroidi)
• Kişisel öykünüzde lityum kullanımı mevcut ise (hipotiroidi)
• İlaçlarla aşırı miktarda iyot almışsanız (hipertiroidi ve hipotiroidi )
• Radyasyon tedavileri görmüş veya boyun bölgenize ışınlama (radyoterapi) yapılmışsa.
• Beyaz ırk ve Asyalılar diğer ırklardan üç kat daha fazla risk altındadır


Adsiz-tasarim-6.png
18/Ağu/2021

 

Obezite günümüzde gelişmiş ve gelişmekte olan ülkelerin en önemli sağlık sorunları arasında yer almaktadır. Obezite genel olarak bedenin yağ kütlesinin yağsız kütleye oranının aşırı artması sonucu boy uzunluğuna göre vücut ağırlığının arzu edilen düzeyin üstüne çıkmasıdır.
Bilindiği üzere beslenme; anne karnında başlayarak yaşamın sonlandığı ana kadar devam eden yaşamın vazgeçilmez bir ihtiyacıdır
İnsanın büyümesi, gelişmesi, sağlıklı ve üretken olarak uzun süre yaşaması için gerekli olan besin öğelerini yeterli ve dengeli miktarda alıp vücutta kullanabilmesidir.
Karın doyurmak, açlığı bastırmak, canının çektiği şeyleri yemek veya içmek değildir.
Günlük yaşamda bireylerin (gebe, emzikli, bebek, okul çocuğu, genç, yaşlı, işçi, sporcu, kalp-damar, şeker, yüksek tansiyon hastalığı, solunum yolu bozuklukları vb.) yaşa, cinsiyete, yaptığı işe, genetik ve fizyolojik özelliklerine ve hastalık durumuna göre değişen günlük enerjiye ihtiyacı vardır.
Sağlıklı bir yaşam sürdürmek için, alınan enerji ile harcanan enerjinin dengede tutulması gerekmektedir.
Yetişkin erkeklerde vücut ağırlığının %15-18’i, kadınlarda ise %20-25’ini yağ dokusu oluşturmaktadır. Bu oranın erkeklerde %25, kadınlarda ise %30’un üstüne çıkması obeziteyi oluşturmaktadır.
Günlük alınan enejjinin harcanan enerjiden fazla olması durumunda, harcanamayan enerji vucutta yağ olarak depolanmakta ve obezite oluşumuna neden olmaktadır.
Buna paralel olarak, günümüz teknolojisindeki gelişmeler, yaşamı kolaylaştırmakla birlikte, günlük hareketleri önemli ölçüde sınırlamıştır.
Anlaşılacağı üzere obezite; besinlerle alınan enerjinin (kalori) harcanan enerjiden fazla olması ve fazla enerjinin vücutta yağ olarak depolanması (%20 veya daha fazla) sonucu ortaya çıkan, yaşam kalitesini ve süresini olumsuz yönde etkileyen bir hastalık olarak kabul edilmektedir.
Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ) tarafından da obezite, sağlığı bozacak ölçüde vücutta aşırı yağ birikmesi olarak tanımlanmıştır.


Adsiz-tasarim-5.png
18/Ağu/2021

 

Diyabet nedir (tip ve tip 2), nasıl bir hastalıktır?

DİYABET, insülin hormonunun eksikliği veya etkisizliği sonucu ortaya çıkan ve kan şekeri yüksekliği ile seyreden, kronik ve ilerleyen bir hastalıktır. İnsülin, vücudumuzda pankreas tarafından salgılanır, yemeklerle alınan besinlerdeki şekerin hücre içine girerek enerji olarak kullanılabilmesi için anahtar görevi görür. İnsülinin yokluğu veya etkisizliği sonucu hücre içine giremeyen şeker kanda yükselmeye başlar.
Tip 1 diyabet, otoimmün bir hastalıktır yani vücut, pankreasın beta hücrelerine nedeni bilinmeyen bir şekilde sanki yabancı bir dokuymuşcasına onları hedef alarak saldırır ve beta hücrelerini yok eder. Sonuç olarak vücutta insülin eksikliği ortaya çıkar ve kan şekeri yükselir .Tip1 diyabette insülin salgısı hiç yoktur veya yok denecek kadar az olduğundan tedavisinde mutlaka insülin kullanılır. Tip 1 diyabetin belirtileri hızla ortaya çıkar ve hemen insülin başlanmazsa ciddi sonuçlara yol açabilir.
Tip 2 diyabette ise vücutta insülin salgısı yetersizdir, salgı bozukluğunun yanısıra insülin direnci vardır. Bu nedenle de tedavisinde her zaman insülin gerekmeyebilir. Bazen beslenme tedavisi ve egzersizin yanısıra ağızdan şeker düşürücü ilaçlarla tedavi edilebilirken, ilerleyen dönemde insülin kullanılması gerekmektedir. Tip 2 diyabet en sık görülen tip olup tüm diyabetlilerin %90-95’ini oluşturur.


Adsiz-tasarim-4.png
18/Ağu/2021

IV Beslenme Terapisi, eksiklikleri gidermek veya iyileşmeye yardımcı olmak için vücuda gerekli vitamin ve mineralleri sağlayan bir IV tedavi şeklidir . Besinler bir IV hattından, PICC hattından veya porttan sıvı bir solüsyon yoluyla iletilir.
IVNT’nin Faydaları
IVNT, sağlık hizmetlerinde bu kadar yaygın ve avantajlı olmasını sağlayan bir dizi fayda sunar. Bu faydalar şunları içerir:
• Besinlerin doğrudan teslimi
• Sıvı, vitamin ve mineral eksikliklerinin giderilmesi
• Dehidrasyonun önlenmesi
• Düşük komplikasyon riski
• Enflamasyonu ve ağrıyı azaltmak
• Bağışıklık fonksiyonunu artırmak
• Hücre hasarını önleme
• İyileşmeyi destekleme
Bu faydalar, IVNT tedavisini çeşitli uzun ve kısa vadeli ortamlarda popüler hale getirir.
IV Beslenme Tedavisinin Yaygın Olduğu Ortamlar
Yaşlı hastaların beslenme yetersizliği veya dehidrasyon yaşama olasılığı diğer popülasyonlara göre çok daha fazladır . Vücut fonksiyonlarındaki doğal düşüş, zayıf bağışıklık fonksiyonu ve zayıflık gibi birçok faktör bu eksikliklere katkıda bulunur, bu nedenle yaşlı yetişkinler genellikle IVNT’den en çok fayda sağlar.

IVNT’nin yaygın olduğu ayar türleri şunlardır:

Kısa ve uzun vadeli rehabilitasyon merkezleri
Hastaneler
Uzun süreli bakım merkezleri
Evde bakımevi
Evde palyatif bakım
Kadar hastane hastaların% 80’i IV tedavinin çeşit almak o hastanelerde çok yaygın yüzden. IVNT, acil besin teslimatının kritik olduğu acil durumlarda hayat kurtarıcı olabilir.

IVNT ayrıca hastaneye yatmayı önlemek ve bakımı gerektiren koşulların yönetilmesine yardımcı olmak için uzun süreli rehabilitasyon ortamlarında özellikle yararlıdır. Bakım tesisi IVNT sunmuyorsa, IV tedavisi gerektiğinde hastaneye geri dönmeniz gerekir. Uzun süreli tedavi merkezleri, IVNT’yi sunabilmek için kronik koşulların stabilize edilmesine yardımcı olmak için gereken özel gözetim ve donanıma sahip olmalıdır.

IV Beslenme Tedavisinden Yararlanan Koşullar
Yukarıdaki ayarlar genellikle IVNT gerektiren durumlarla ilişkilendirilir. Birçok yaşlı yetişkinin bu tür tedaviyi gerektirmesine neden olan durumlardan bazıları bunama, yaralar ve ameliyat gerektiren durumları içerir.

Bunama
Demanslı veya Alzheimer’lı erkek ve kadınlar, öz bakım ve hafıza kapasiteleri azaldığından susuz kalma konusunda zorluk yaşayabilirler. Dehidrasyon ve besin eksiklikleri , bilişsel yeteneği ve diğer işlevleri daha da bozabilir , bu nedenle bu vücut için gerekli olan şeyleri değiştirmek önemlidir. IV beslenme tedavisi, bilişsel ve motor düşüşün bir sonucu olarak sevdiğiniz kişinin yaşayabileceği beslenme boşluklarını doldurmaya yardımcı olur.

Yara bakımı
IVNT, yara bakım sürecinin ayrılmaz bir parçasıdır. Vücudunuzun , tümü yara iyileşmesini etkileyen bağışıklık fonksiyonunu, kolajen üretimini ve yara gerilme gücünü desteklemek için belirli besin maddelerinin optimal seviyelerine ihtiyacı vardır . Örneğin, vücudunuzdaki çok az C vitamini seviyeleri, yara iyileşmesini bozan kolajen sentezine müdahale edebilir . IVNT, diyabetik ülserler, cerrahi insizyonlar ve diğer yaralar için kişiselleştirilmiş tedavi planınızın bir bileşeni olabilir.

Ameliyat
Ameliyat genellikle vücutta travmaya neden olur ve vücudun belirli besinlere olan ihtiyacını artırabilir. IVNT, vücudunuzun reaksiyonlarını stabilize etmek, oksidasyonu azaltmak, şişme ve iltihabı azaltmak, bağışıklık sistemini desteklemek ve iyileşmeyi hızlandırmak için antioksidanlar gibi bu besinleri sağlayabilir .

Bunu düşünürseniz, genellikle ameliyattan önce oruç tutmanız ve belirli ilaçları ve takviyeleri almayı bırakmanız söylenir, bu da sizi ameliyathaneye girmeden önce besin eksiklikleri için hazırlar. IVNT, daha iyi cerrahi sonuçlar için bu kayıp besinlerin yerine konmasına yardımcı olur.

Ağrı
Ağrı genellikle, IVNT’nin ele almasına yardımcı olabileceği iltihaplanma ve şişme ile ilişkilidir. Sağlayıcınız, fibromiyalji, nöropati, kanser, migren, artrit ve omurilik yaralanması gibi durumlar için rahatlama sağlayan besinleri sağlamak için bir IV infüzyonu kullanabilir . Durumunuza bağlı olarak, bazı vitaminler ve iltihap önleyici besinler ağrıya katkıda bulunan faktörleri ele alabilir.

Bu durumlara ek olarak IVNT, otoimmün hastalık, multipl skleroz, felç, tiroid bozuklukları, astım, solunum yolu enfeksiyonları ve daha pek çok hastalığa da fayda sağlayabilir ve bu da onu yaygın bir tedavi yöntemi haline getirir.


Adsiz-tasarim-3.png
18/Ağu/2021

Nöralterapi lokal anestezik madde kullanılarak yapılan regülasyon yani düzenleme tedavisidir.

İnsan bedeni bir elektriksel bedendir. Tüm vücudumuz uzunluğu 500.000 km’ye varan bir network ağıdır. Uyarılabilen dokular herhangi bir uyarıya karşı hücre zarlarının elektriksel özelliğini değiştirerek aksiyon potansiyeli oluşturup, iletebilme özelliği göstermektedir. Sinir ve kas dokusu uyarılabilen dokulardır. Hücre zarlarında dinlenim ve aksiyon potansiyeli olmak üzere iki tip potansiyelden söz edilmektedir. Dinlenim potansiyeli, hücreler herhangi bir iş yapmadıkları zaman, iyonların, hücre içi ve dışında farklı dağılımda yerleşimleri ile oluşan bir potansiyel iken, aksiyon potansiyeli, hücrelerin aktif oldukları sırada bazı iyonların hücre içine ve dışına hareketleri sonucunda zarda oluşan bir dizi potansiyel değişiklikleridir.

Uyarılabilen dokular, aksiyon potansiyelini oluşturup, bu potansiyel değişikliği ile ortaya çıkan elektriksel aktiviteyi zarları boyunca iletirler. Sinir hücrelerinde oluşan bu elektriksel aktivitenin yalnızca iletim işi yapılır.

Hücre zarının içerisinin dışa oranla daha negatif olduğu dinlenim durumundaki bir hücre, herhangi bir uyaran ile uyarıldığı zaman; zarın dinlenim potansiyeli milisaniyeler içerisinde değişerek pozitif bir değere ulaşmaktadır. Zar potansiyelinde, içerisinin dışa oranla daha pozitif değer kazandığı bu duruma depolarizasyon adı verilmektedir. Ancak zar potansiyeli bu durumda kalmaz, çok kısa bir süre içerisinde tekrar eski dinlenim potansiyeline geri döner. Zar potansiyelinin depolarizasyondan tekrar dinlenim potansiyeline geri dönüşü repolarizasyon olarak tanımlanmaktadır. Aksiyon potansiyeli, depolarizasyon ve repolarizasyondan oluşmaktadır.

Sağlıklı hücrenin dinlenme potansiyeli -40 ile -90 mV’tur. Ancak hastalanmış olan hücrenin dinlenme potansiyeli düşüktür dolayısıyla iletisi yoktur. Tüm lokal anestezik maddeler hücre aksiyon potansiyelini -290 mVoltluk gücü ile hücreyi hiperpolarize eder ve yeniden -40 ile -90 mV’a yani ileti yapabileceği potansiyele ulaşır; hücreyi yeniden çalışır hale getirir. Böylece hastalıklı hücre sağlıklı hücreye dönüşür.

Nöralterapi vücudumuzda çok geniş bir elektriksel ağ yapısında olan vejetatif (otonom) sinir sisteminin uyarılmasını ve regülasyonunu sağlar. Nöralterapide özellikli yerlere uygulanan lokal anestezik enjeksiyonu ile vücutta 3 tane dolaşım düzenlenmiş olur; Kan dolaşımı, lenf dolaşımı ve sinirsel ileti. Bir dokunun kan dolaşımı yani perfüzyonu artınca o doku beslenir; lenf dolaşım artınca doku metabolitlerinden arındırılır yani temizlenir ve sinir iletisi artan, düzenlenen doku ise daha düzenli çalışır. Dolasıyla, beslenen temizlenen ve düzenli komut alan dokunun kendini iyileştirme kapasitesi artar.

Nöralterapi’de temel mantık düzenlemedir; regülasyondur. Dolayısıyla endikasyonları mevcut olan bir yapının regülasyonudur. Anatomik bir eksiklik, genetik bir bozukluk tablosu nöralterapi endikasyonlarını oluşturmaz.

Almanya’da 1940 yılında bulunan ve Avrupa’da yaygın bir şekilde hekim uygulamasında olan bu tedavi yöntemi (Nöralterapi) sadece kalıcı bir tedavi yöntemi olmakla beraber aynı zamanda bir koruyucu hekimlik yöntemidir. Çünkü kanserden basit bir ağrıya, grip gibi viral bir hastalıktan allerjiye kadar tüm hastalıkların temel patolojisi aynıdır. Hasta olan tüm doku ya da bedenlerde perfüzyon, lenfatik drenaj ve innervasyon bozuktur. Nöralterapi bu sistemlerin regülasyonu ile hem hastalıklarla mücadelede hem de sağlıklı halin korunmasında (koruyucu hekimlikte) çok etkin kullanılan bir yöntemdir.


WhatsApp-Image-2021-08-17-at-06.28.20-3.jpeg
07/Ağu/2021

VMT tanı ve tedavi yöntemidir. Visseral organlar ve yansıma bölgeleri gözle ve elle muayene edilir. Fonksiyonel ve yapısal bozuklukların yeniden düzenlenmesi ve dengelenmesi prensibine dayanır. Özet olarak vücudumuzun her hangi bir yerinde hissettiğimiz ağrı, yanma, hareket kısıtlılığı veya herhangi bir fonksiyon bozukluğu (azalma veya artma) tespit edilir.


dark-hero-3-1200x786.jpg
07/Ağu/2021

Fonksiyonel tıp, yaygın olarak standart tıpta hastanelerde uygulanan testlere ilave olarak daha ileri biyokimya, mikrobiyoloji yapısını, vücudun doku düzeyindeki ağır metal vb, vitamin-mineral ve omega düzeylerini göz önünde bulundurarak kişiye özel bir tedavi yaklaşımı sunan ileri bir tıp uygulamasıdır.


WhatsApp-Image-2021-08-17-at-10.59.40.jpeg
07/Ağu/2021

İnsan vücudu kapalı devre bir bilgisayar sistemi gibidir. Vücuttaki mükemmel denge (sağlık), sistemler arasında sorunsuz işleyen bir iletişim ağına bağlıdır. Bu iletişim ağını otonomik sinir sistemi sağlar. Hastalıkların ortaya çıkması bu mükemmel iletişim ağında aksamalarla başlar. Bu iletişimi kalıcı olarak tekrar sağlamanın tek yolu Nöral Terapidir. Nöral terapi seyreltilmiş lokal anestezik (%0,5-1) içeren serum fizyolojiğin vücuttaki özel noktalara enjeksiyon yöntemiyle uygulanmasıdır.


logo-esragokmen-beyaz

Dr. Esra Gökmen 1981 yılında Kayseri ‘de doğmuştur . 2006 yılında Erciyes üniversitesi tıp fakültesini ikincilikle bitirmiştir. İhtisasını KTÜ tıp fakültesinde 2012 yılında tamamlayarak iç hastalıkları uzmanı olmuştur. Çanakkale Devlet Hastanesi’nde çalışmıştır. Fonksiyonel tıp eğitimi,Nöral terapi , visseralmanuel terapi, hipnotik yeniden işleme terapisi eğitimi almıştır.

Copyright Dr. Esra Gökmen. Tüm Haklara Sahiptir. Tasarım Fusion Reklam